Çetintaş Hukuk Bürosu , Eskişehir Ceza Avukatı – Ağır Ceza Avukatları Eskişehir
Çetintaş Hukuk Bürosu, Eskişehir’de Ceza avukatı arayan tüm vatandaşlara hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmeti vermektedir. Ceza hukuku, suç ve ceza ilişkisini göz önünde bulundurarak anayasa kurallarına uygun yaptırımlar uygulamaktadır. Ceza hukuku avukatı ise bu süreçte müvekkilleri için hukuki destek vermekte ve gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlamak amacıyla görev almaktadır. Eskişehir ceza avukatı taleplerinde müvekkillerimizin yasal temsilciliğini yaparken üzerimize düşen tüm sorumlulukları ve hukuki görevleri titizlikle gerçekleştirmekteyiz. Suçun olduğu yerde mutlaka taraflar bulunur. Ceza avukatları bu suçun mahkemedeki temsilinde müvekkilleri için gerçeği ortaya çıkarmak için uğraşmaktadır. Çetintaş Hukuk bürosu; Sulh Ceza Davaları, Asliye Ceza Davaları, Ağır Ceza Davaları, Savcılık ve Emniyet aşamasındaki cezai soruşturmalar da ihtiyacınız olan hukuki desteği vermektedir.
Eskişehir ceza hukuku avukatı olarak kasten adam öldürme, adam yaralama, evrak sahteciliği, dolandırıcılık gibi TCK’da geçen davalar olmak üzere çok geniş bir alanda hukuki hizmet vermekteyiz. Üstlendiğimiz davalarda dosyayı hazırlarken kapsamlı bir araştırma yapmakta ve zorlu davaları titizlikle yönetmekteyiz.
Ağır ceza davaları: Kasten adam öldürme, uyuşturucu ticareti, istismar, cinsel saldırı, taksirle ölüme sebep olma, terör örgütüne üye olma gibi benzeri suçlamaların davaları görülmektedir. Eskişehir ağır ceza avukatı ihtiyacınızda Çetintaş Hukuk Bürosu olarak davalarınızı üstlenmekteyiz.
Asliye ceza davaları: Kasten adam yaralama, vergi kaçakçılığı, nitelikli hırsız, sahte para, uyuşturucu kullanımı, hırsızlık, cinsel taciz tefecilik, şantaj ve benzeri suçlamaların görüldüğü davalardır. Bu suçlamalardan herhangi biriyle itham edilen müvekkillerimize yasal temsilcilik hizmeti vermekteyiz.
Sulh ceza davaları: Mirasın reddi, mirasçılık belgesinin alımı, kat mülkiyeti, vesayet ve kayyım, paydaşlığın kaldırılması, tahliye gibi davalarda Çetintaş Hukuk Bürosu olarak hizmet vermekteyiz.
Ceza soruşturmaları: İfade, sorgu, soruşturma, adli muayene, ihbar, şikâyet, adli muayene benzeri ceza soruşturmalarında Çetintaş Hukuk Bürosu olarak gerekli avukatlık desteğini vermekte, süreci takip etmekteyiz.
Eskişehir ceza hukuku avukatı talebiniz olduğunda büromuzla iletişime geçerek avukatlık ya da hukuki danışmanlık hizmetlerimizden yararlanabilirsiniz. Tüm dava dosyalarında geniş araştırmalar yapıyor, mahkemede itham edildiğiniz suç ya da suçlara dair sizi çok yönlü savunuyoruz. Eskişehir ceza hukuk avukatlık hizmetleri için lütfen bizimle iletişime geçin.
Çetintaş Hukuk büromuzdan ceza ve ağır ceza davaları ilgili her türlü hukuk desteği alabilir, danışmanlık hizmeti talep edebilirsiniz. En iyi kararlar verebilmek ve en başarılı sonuçları almak adına uzman kadromuz ile en iyi hizmetleri vermek için çalışıyoruz.
Ceza hukuku, kanunda suç olarak tanımlanan hukuka aykırı davranışlar ile bu davranışlara karşı olan yaptırımları düzenler. Ceza hukuku ikiye ayrılır;
Ceza hukuku, toplumun huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için var olması gereken kuralların düzenlendiği hukuk dalıdır. B kurallar düzenlenirken birtakım özellikler ve ilkeler göz önüne alınmıştır.
Ceza hukukunun ilkeleri kanunilik, kusursuz ceza olmaz ilkesi, cezaların şahsiliği ilkesi, hukuk devleti ilkesidir.
Kanunilik İlkesi: Bir eylemin suç olup olmadığı ve eğer suçsa yaptırımının ne olacağı eylem yapılmadan önce kanunlar tarafından belirlenmelidir. Buna kanunilik ilkesi denir. Kanunilik ilkesi Anayasa’nın 38. maddesinde ve Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde düzenlenmiştir. Kanunilik ilkesinin sonuçları şunlardır;
Kusursuz Ceza Olmaz İlkesi: Bir kişi kusuru olmadan yaptığı bir eylemden dolayı cezalandırılamaz. Modern ceza kanunu kusursuz sorumluluk ilkesini kabul etmemiştir. Kusursuz ceza olmaz ilkesinin sonuçları şunlardır;
Cezaların Şahsiliği İlkesi: Türk Ceza Kanunu’nun 20. maddesinde cezaların şahsiliği ilkesi belirtilmiştir. Buna göre kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz. Aynı maddede tüzel kişilerine de ceza yaptırımında bulunamayacağı belirtilmiştir.
Hukuk Devleti İlkesi: Anayasanın 2. maddesinde hukuk devleti ilkesi şu şekilde açıklanmıştır: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Bu ilkenin varlığından dolayı da ceza hukuku düzenleme ve uygulamalarında eşitlik ve orantılılığa uyulması gerekir. Yine bu ilke kapsamında faillere eylemlerinin niteliğiyle orantılı olarak ceza veya güvenlik tedbiri uygulanır.
Ceza mahkemeleri, Türk hukuk sisteminde suç niteliğinde olan bir eylemden doğan ve ceza vermeyi gerektiren uyuşmazlıkların bakıldığı adli mahkemelerdir. Bu mahkemeler ilgilendiği dava çeşitleri bakımından çeşitli ayrıma tabidirler. Bunlar asliye ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemesi ve sulh ceza hakimliği, çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi ve fikri ve sınai haklar ceza mahkemesidir. Bu mahkemeler arasından çocuk mahkemesi, çocuk ağır ceza mahkemesi ve fikri ve sınai haklar ceza mahkemesi özel kanunlarla kurulmuş olan özel mahkemelerdir.
Sulh ceza hakimliğinin görevi soruşturma evresinde yapılan işlemlere bakmaktır. Sulh ceza hakimliğinin kararlarına karşı istinaf veya temyiz yoluna gidilemez. Sulh ceza hakimliğinin verdiği kararlara karşı sadece olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozma yoluna başvurulabilir.
Eskişehir’de 3 adet Sulh Ceza Hakimliği bulunmaktadır.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 10. maddesinde sulh ceza hakimliğinin görevi tanımlanmıştır. Madde metni şu şekildedir: “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur.”
Buna göre sulh ceza hakimliği soruşturma sırasında hakim tarafından yapılması gereken işler sulh ceza hakimliğinde yapılacaktır.
Cumhuriyet savcı soruşturma sırasında tüm işlemleri yapabilir. Ama bazı işlemleri yapabilmesi için hakimden bir karar alması gerekir. İşte bu alınması gereken kararları sulh ceza hakimi verir. Kanunun bir işlem için mahkeme kararı gerektiğini belirttiği durumlarda savcının emir verme veya işlemi yapma yetkisi yoktur.
Buna göre kanunun sadece hakim kararı ile yapılabileceğini düzenlediği işlemler şunlardır;
Görüldüğü gibi çoğu işlem şüphelinin kişi hak ve hürriyetine etki edecek olan işlemlerdir. Örneğin, şüphelinin gözaltına alınması, şüphelinin tutuklanması veya genetik inceleme yapılması bunlardan birkaçıdır. Bu sebepten dolayı kanun koyucu kişi hak ve hürriyetine etki edebilecek olan işlemlerin yapılması için hakimden karar alınması gerektiğini belirtmiştir.
Kural olarak kanunda belirtilen bazı işlemler yapılmadan önce hakimden karar alınması gerekir. Buna rağmen eğer acil bir durum varsa bazı kararlar Cumhuriyet savcısı tarafından da verilebilir. Bunlar yazılı emir niteliğindedir, teknik olarak karar değildir. Cumhuriyet savcısının hakime başvurmadan verebileceği kararlar şunlardır;
Gecikmesinde sakınca olan bir durumun varlığı halinde bu işlemlerin yapılmasından önce Cumhuriyet savcısı karar verir. Yapılan işlemin denetlenebilmesi için ise kanunda belirtilen sürelerde mahkemeye gönderilmesi gerekir. Mahkeme eğer kararı onaylamazsa bu karara dayanılarak yapılan işlem ve elde edilen deliller yargılamada kullanılamaz. Buna rağmen deliller dosyadan çıkarılmaz.
Sulh ceza hakimliğinin vermiş olduğu kararlara karşı istinaf veya temyiz yoluna gidilemez. Bunun yerine bu kararlara karşı ancak itiraz kanun yoluna gidilebilmektedir. İtirazı inceleyecek olan mercii Asliye Ceza Mahkemeleridir.
Sulh ceza hakimliğinin vermiş olduğu karara itiraz edilebilmesi için kanunda ayrıca bir hüküm bulunmadığı durumlarda ilgililerin kararı öğrendiğinden itibaren 7 gün içinde itiraz etmeleri gerekir. İtiraz, kararı veren mercie verilecek bir dilekçe ile ya da tutanağa geçirilmek koşuluyla zabıt katibine beyanda bulunularak yapılır. Sulh ceza hakimi itirazı yerinde görürse kararı düzeltir; eğer yerinde görmezse en fazla 3 gün içinde itirazı incelemesi için Asliye Ceza Mahkemesine beyanı gönderir.
Adli yargı kolundaki ceza mahkemelerinden biri olan asliye ceza mahkemesinde tek hakim görev yapar.
Özel ceza mahkemelerini saymazsak ceza mahkemeleri ikiye ayrılır. Bunlardan biri de asliye ceza mahkemesidir.
Eskişehir’de Asliye Ceza Mahkemesi 9 adet bulunmaktadır. Her ne kadar 9 adet mahkeme bulunsa da bazı mahkemeler çift hakimli olup çift ve tek dosya sıralamasına göre görev yapmaktadır.
Eskişehir’de Asliye Ceza Avukatı olarak da büromuz hizmet sağlamaktadır.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 11. maddesinde asliye ceza mahkemelerinin görevi belirtilmiştir. Kanun metnine göre “Kanunda ayrıca görevli kılınan haller saklı kalma kaydıyla sulh ceza hakimliği ve ağır ceza mahkemesinin görevi dışında kalan davalara bakmaktadır.” denilmiştir.
Asliye ceza mahkemesinin görevine giren suçlardan birkaçı şunlardır;
Asliye ceza mahkemesi kararlarına karşı istinaf başvurusunda bulunulabilir. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmişse bu karar adına itiraz yoluna başvurulabilir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı 2 yıl veya daha altında hapis cezası ya da asli para cezası gerektiren suçlarda verilebilen bir karardır. Bu kararın tebliği veya tefhiminden itibaren 7 gün içinde ilgili kişiler itiraz yoluna başvurabilirler.
Hakim itirazı uygun görürse kararını değiştirir, eğer uygun görmezse itirazı inceleyecek olan mercie kararı gönderir.
İtirazı inceleyecek mercii, asliye ceza mahkemesi kararları için ağır ceza mahkemesi, ağır ceza mahkemesi kararları için eğer o yerden birden fazla ağır ceza mahkemesi varsa numara olarak kendisini izleyen ağır ceza mahkemesidir.
Asliye ceza mahkemesi kararlarından dolayı istinafa başvurmak için 7 günlük bir süre vardır. Bu süre hükmün açıklanmasından itibaren işlemeye başlar.
İstinaf başvurusu kararı veren asliye ceza mahkemesine verilecek olan bir dilekçe ile ya da tutanağa geçirilmek şartıyla zabıt katibine verilen sözlü beyan ile yapılır.
Eğer tutuklu olan kişi istinaf başvurusunda bulunacaksa o halde bu kişi ya zabıt katibine beyan vererek ya da tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunarak istinaf başvurusu yapabilir.
Ayrıca kanun koyucu Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 273. maddesinde hangi kararlar için istinaf kanun yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir. Bu kanun maddesine göre:
Bu üç tür karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaz.
Ağır ceza mahkemeleri, kanunda belirtilen ve ceza miktarı bakımından ağır suçlara bakan mahkemedir. Ağır ceza mahkemeleri adli yargı ilk derece mahkemesidir. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun görüşü alınarak Adalet Bakanlığı tarafından kurulur.
Eskişehir’de 5 adet Ağır Ceza Mahkemesi bulunmaktadır. Bunlar; Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi , Eskişehir 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Eskişehir 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Eskişehir 4. Ağır Ceza Mahkemesi ve 2023 yılının mart ayında açılan Eskişehir 5. Ağır Ceza Mahkemesi’dir.
Eskişehir’de Ağır Ceza Avukatı olarak tüm mahkemelerde hizmet verebilmekteyiz.
Ağır ceza mahkemeleri bir başkan ve yeteri kadar üyeden oluşur. Ağır ceza mahkemesinde karar almak için bir başkanın ve 2 üyeni toplanması gerekir.
Ağır ceza mahkemelerinde görülen duruşmalarda iddia makamı olarak Cumhuriyet savcısı bulunur.
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluşu, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 12. maddesine göre “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) ve 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işlere bakmakla ağır ceza mahkemeleri görevlidir. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtayın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler, askerî mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler ile çocuklara özgü kovuşturma hükümleri saklıdır.” denilmektedir.
Kanun metninden de anlaşılacağı üzere ağır ceza mahkemesi aşağıdaki suçların konu olduğu davalara bakar:
Yukarıda sayılan suçlardan dolayı açılan davalara ağır ceza mahkemesi bakar.
Taraflar ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara karşı itiraz veya istinaf kanun yoluna başvurabilirler. Temyiz, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların denetlenmesinin yapıldığı kanun yoludur. Bundan dolayı ilk derece mahkemelerinin kararlarına karşı temyiz yoluna gidilmez.
Kural olarak karar veya hükmün açıklanmasından itibaren 7 gün içinde itiraz veya istinaf yoluna başvuru yapılabilir. 7 günlük süre kararın ilgiliye tebliğ veya tefhiminden itibaren işlemeye başlar.
İtiraz ve istinaf kanun yoluna herkes başvuramaz. Ağır ceza mahkemesinin vermiş olduğu kararlar için itiraz veya istinaf kanun yoluna Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık, katılan ve suçtan zarar gören başvurabilir.
Şüpheli, sanık, katılan ve suçtan zarar gören kişinin vekil/müdafileri, şüpheli veya sanığın yasal temsilcisi ve eşi de itiraz veya istinaf kanun yoluna başvurabilirler.
Toplumsal düzenin devamı açısından belli hukuki değerlerin korunması gerekir. Bu hukuki değerlerin ihlal edilmesi durumunda suç ortaya çıkar. Suçun maddi, manevi ve hukuka aykırılık olarak sınıflandırılabilecek üç unsuru bulunur.
Fiil, suçun maddi unsurlarındandır. Hukuk anlamında fiil, fiziksel değişikliklere sebep olan davranış, eylem veya hareketlerdir. Fiziksel dünyada bir değişim oluşturmayan fiiller hukuki anlamda bir fiil değildir. Bu değişimin görünürde olmasına gerek yoktur. Zihinlerde bir değişim oluşmuşsa bu da fiil olarak kabul edilir.
Fiil iki şekilde gerçekleşir: Bir şeyi yaparak veya yapmayarak. Görüldüğü üzere ceza hukukumuz yapılması gereken fiilin yapılmadığı durumlarda da hukuken fiil olarak kabul etmiştir.
Fiil veya hareketin dış dünyada oluşturduğu değişime netice denir. Her değişim ve netice hukuk anlamında önemli değildir. Hukuki bağlamda netice, insan davranışının dış dünyada meydana getirdiği ve hukuk düzeninin cezai sonuçlar bağladığı değişikliklerdir.
Kanun koyucu suçtan bahsederken her zaman neticenin bulunmasını gerek görmemiştir. Bazı suçlarda belirli bir davranışın varlığı o suçun oluşmasına yeterlidir. Örneğin ceza infaz kurumundan kaçma suçunda eylemde bulunmak yeterlidir. Bu tarz suçlara sırf hareket suçları denilmektedir.
Bu tarz suçlarda fiilin yapılması yeterlidir. Ayrıca neticenin oluşmasına gerek yoktur. Bu tarz suçlara örnek olarak suçu ihbar etmeme, askeri yasak bölgelere girme, konut dokunulmazlığının ihlali suçları verilebilir.
Bu tarz suçlara tehlike suçları da denilir. Ortada bir netice olmamasına rağmen neticeye sebep olma ihtimalleri bulunur. Kanun koyucu zararın ortaya çıkmasını beklemeden bu fiillere müdahale etmek istemiştir.
Eğer bir fiil sonucunda zarar oluşmuşsa bu durumda netice suçu işlenmiş kabul edilir. Netice suçlarında tehlike zarara döner. Suçun tamamlandığı anda zarar gerçekleşmiştir. Bundan dolayı artık tehlikeden değil zarardan söz edilir.
Netice suçlarına örnek olarak kasten öldürme suçu verilebilir. Fail suça ilişkin fiilleri tamamlar ve netice ortaya çıkarsa suç gerçekleşmiş kabul edilir. Eğer fiil gerçekleşmesine rağmen netice ortaya çıkmazsa teşebbüs, planlanan neticeden daha ağır bir netice ortaya çıkarsa da netice sebebiyle ağırlaşmış suç ortaya çıkar.
Türk Ceza Kanunu’nun 23. maddesinde netice sebebiyle ağırlaşmış suçun tanımı yapılmıştır. Madde metni şu şekildedir: “Bir fiilin, kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet vermesi halinde, kişinin bundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için bu netice bakımından en azından taksirle hareket etmesi gerekir.”
Netice sebebiyle ağırlaşmış suçun oluşabilmesi için failin en azında neticeyi öngörebilmiş olması gerekir. Buna taksir denir. Eğer öngörülemeyen bir sonuç ortaya çıkmışsa bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç ortaya çıkmaz.
Suçun gerçekleşmesi için fiilde bulunan kişiye fail denir. Kanunda “kişi”, “kimse”, “her kim” gibi ifadelerde tarif edilir.
Genellikle failin kişisel özellikleri suçun oluşumunda önemli değildir. Buna rağmen bazı suçlarda fail gerekli özelliklere sahip olması gerekebilir. Örneğin kanunda “kamu görevlisi ”nin yapabileceği suçlarda fail kamu görevlisi olmak zorundadır.
Failin özellikleri yaptığı fiilin sonuçlarını ve suç olduğunu anlamasına engel oluyorsa bu durumlarda kişi hala fail olarak kabul edilir. Buna rağmen kusurlu olarak nitelendirilmez.
Suçun konusu, fiilin yöneldiği kişi veya şeydir. Örneğin hırsızlık suçunda suçun maddi konusu taşınır bir maldır veya zimmet suçunda suçun maddi konusu zimmete geçirilen maldır.
Suçun maddi konusu sadece eşya olmak zorunda değildir. Suçun maddi konusu bir kişinin maddi veya manevi varlığı da olabilir. Örneğin kasten öldürme suçunda kişinin hayatı suçun maddi konusudur. Hakaret suçunda da kişinin şerefi suçun maddi konusu olarak belirlenir.
Suçun hukuki konusu, fiille ihlal edilen hukuki menfaat veya varlıktır. Suçun hukuki konusu ayrıca korunan hukuki değer olarak da adlandırılır.
Suçun hukuki konusunun ne olduğu konusunda doktrin üçe bölünmüştür;
Kanun koyucu her bir suçtan bahsederken belirli bir hukuki konunun korunmasını amaçlamıştır. Bundan dolayı her suç belirli bir hukuki konunun ihlalini ifade eder.
Her suçun bir mağduru bulunur. Mağdur sadece gerçek kişi olabilir. Suçun maddi konusu suçun mağduruna aittir. Örneğin hırsızlık suçunda suçun maddi konusu taşınır mal iken mağduru ise taşınır malın malikidir.
Suçun mağduru ile suçtan zarar gören farklı kavramlardır. Suçtan zarar gören kişinin doğrudan o fiilden dolayı zarar görmesi gerekmez. Örneğin kasten öldürme suçunda suçun mağduru öldürülen kişidir. Buna rağmen suçtan zarar gören mağdurun yakınlarıdır.
Suçun mağduru suçtan doğan ceza ilişkisinin tarafıdır. Buna rağmen suçtan zarar gören sadece özel hukuk ilişkisinin tarafıdır.
Kanun koyucu bazı suçları tanımlarken suçun unsurlarının özelliklerine göre cezanın arttırılması veya azaltılmasını tercih etmiştir. Cezanın arttırılması veya azaltılmasına sebep olan durumlar suçun nitelikli unsurlarıdır. Bu durumlar mağdurun vasfıyla, failin vasfıyla, fiilin ne zaman işlendiğiyle, fiilin nasıl işlendiğiyle ilgilidir.
Failin işlediği fiilden dolayı cezalandırılabilmesi için kusurlu olması gerekir. Başka bir deyişle fiil ile netice arasında manevi bir bağın bulunması gerekir. Bu bağın çeşidine göre de fail cezalandırılır. Bu manevi bağ kast ve taksir olarak ikiye ayrılır.
Kanun koyucu Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesinde kastın tanımı yapmıştır. Madde metnine göre:
“Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.”
Kast, suçun bütün aşamalarında bulunması gereken bir unsurdur. Fail, fiilin sonuçlarını bilerek ve isteyerek elde etmişse kast ile suç işlemiş kabul edilir. Ceza kanunlarında bir fiilin suç olup olmadığını bilmemek mazeret kabul edilmez. Çünkü kanunun 4. maddesinde “Ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz.” denilmiştir.
Taksir, suçun manevi unsurlarından bir diğeridir. Türk Ceza Kanunu’nun 22. maddesinde taksirden söz edilmiştir. Madde metni şu şekildedir:
“Madde 22- (1) Taksirle işlenen fiiller, kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalandırılır.
(2) Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.
(3) Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır; bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
(4) Taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir.
(5) Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.
(6) Taksirli hareket sonucu neden olunan netice, münhasıran failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmışsa ceza verilmez; bilinçli taksir halinde verilecek ceza yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.”
Taksirle işlenen suçlarda neticeyi bilerek ve isteyerek elde etmek yoktur. Burada sadece ihmalden dolayı gerçekleştirilen bir fiilden dolayı suç işlenir. Ayrıca her suç taksirle işlenemez. Kanunun belirlediği suçlar ancak taksirle işlenebilir.
Hukuka aykırılık unsuru failin cezalandırılması hususunda dikkate alınır. Bir hak ihlalinin suç sayılabilmesi ve failin de bu suçtan dolayı da ceza alabilmesi ancak hukuka aykırılık unsuru varsa mümkündür. Kanunun belirlediği hukuka uygunluk sebepleri bir fiilde bulunuyorsa artık kişi bu fiilinden dolayı ceza almaz.
Hukuka uygunluk sebepleri şunlardır;
Türk Ceza Kanunu’nun 25. maddesinde meşru savunma “Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.” Şeklinde açıklanmıştır.
Kanun metninden de anlaşılacağı üzere bir fiilin meşru müdafaa kapsamında kabul edilebilmesi için belirli şartların bulunması gerekir. Şartlar, savunmaya ilişkin ve saldırıya ilişkin olmak üzere ikiye ayrılır;
Saldırıya ilişkin şartlar:
Savunmaya ilişkin şartlar:
Meşru müdafaa sadece kişinin kendisine yönelik saldırılara karşı korunması için yaptığı bir hukuka uygunluk sebebi değildir. Kişinin bir üçüncü kişiye yapılan saldırılara karşı yaptığı fiil de meşru müdafaa olarak kabul edilir.
TCK madde 24’te “ Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.” denilerek görevini ifa eden kişiye ceza verilemeyeceğini belirtmiştir.
Bir fiilin görevin ifası sırasında yapıldığının kabul edilebilmesi için belirli şartların bulunması gerekir:
Kanunun yetkili kıldığı kişi fiili işlemiş olmalıdır.
Fiil, kanunda belirtilen şekilde yapılmalıdır.
Fiili yaparken yetkili kişi sınırı aşmamış olmalıdır.
TCK madde 26/2’de rıza hukuka uygunluk sebebi açıklanmıştır. Kanun metnine göre “Kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.” denilmiştir. Maddeden de anlaşılacağı üzere rıza hukuka uygunluk sebebinin oluşması için belirli şartların bulunması gerekir:
Rıza gösteren, rıza gösterme ehliyetine sahip olmalıdır.
Kişinin üzerinde serbestçe tasarrufta bulunduğu bir hak üzerinden rıza vermiş olmalıdır.
Kişi özgür iradesiyle geçerli bir rıza açıklamasında bulunmalıdır.
Rıza, suç işlenmeden önce verilmelidir.
TCK madde 26/1’de hakkını kullanan kimsenin ceza almayacağı belirtilmiştir. Bu hukuka uygunluk sebebinden yararlanabilmek için belirli şartların bulunması gerekir:
Hak, kişiye hukuk düzenince tanınmış olmalıdır.
Hak sınırları içerisinde kullanılmış olmalıdır.
Kişi hakkını doğrudan kullanmış olmalıdır.
Hukuka uygunluk nedenlerinin uygulanabilmesi için bu nedenlerin ölçülülük ilkesine uygun olması gerekir. TCK madde 27’da bu durum açıklanmıştır. Buna göre “Ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde, fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılıyorsa, taksirli suç için kanunda yazılı cezanın altıda birinden üçte birine kadarı indirilerek hükmolunur.” denilmiştir.
Sınırın aşılması şartları madde metninden de anlaşılmaktadır. Buna göre:
Somut olayda eğer bir hukuka uygunluk sebebi varsa faile ceza verilmez. Buna rağmen sınır aşılmışsa bu durumda faile ceza indirimi uygulanır.
Suç türleri 4 başlıkta incelenir. Bunlar;
Tek hareketli suçlar, tek bir hareket sonucunda bile neticeyi meydana getirebilen suçlardır. Kasten öldürme, hakaret suçu gibi suçlar tek hareketli suçlardır.
Fail suçun neticesinin oluşması için birden fazla değişik harekette bulunmasına rağmen bu hareketler hukuki anlamda tek fiil kabul ediliyorsa bu suçlarda tek hareketli suçlardır. Örneğin kasten öldürme suçunu işleyen fail öldürme neticesine ulaşmak için birden fazla kez bıçak darbesi indirmişse bu durumda bu tek hareketli suç olarak kabul edilir.
Birden çok hareketin sonucunda netice ortaya çıkıyorsa bu tarz suçlara çok hareketli suçlar denir. Bu tarz suçların oluşabilmesi için suçun kanundaki tanımında gösterilen tüm hareketlerin gerçekleşmiş olması gerekir. Yağma suçu, dolandırıcılık suçu, hususi belgede sahtecilik suçu gibi suçlar çok hareketli suçlardandır.
Kesintisiz hareketli suç, hareketin sona ermesine rağmen neticenin bir süre daha devam ettiği suç türlerindendir. Örneğin kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu kesintisiz hareketli suçlardandır. Ayrıca suç işlemek için teşkilat kurma suçu, uyuşturucu madde bulundurma suçu, girilen konuttan çıkmamak suretiyle işlenen konut dokunulmazlığı suçu kesintisiz suçlardandır.
Bu tarz suçlarda suç işlenmeye devam ettiği sürece faile karşı meşru müdafaada bulunulabilir.
Kanunda tanımlanan suçların oluşması için belirtilen hareketin gerçekleştiği anda netice de gerçekleşmişse bu tarz suçlara ani suçlar denir. Örneğin kasten öldürme suçunda hareketin yapıldığı anda ölüm neticesi de gerçekleştiğinden dolayı ani suçlardandır.
İhmali suçlar, failin emredilen bir hareketi yapmaması sonucunda ortaya çıkar. Fail yükümlü olduğu bir hareketi yapmayarak suçun neticesini ortaya çıkarmış olur. Örneğin bir hastabakıcı hastaya vermesi gereken bir ilacı dikkatsiz davranarak vermeyi unutursa bunun sonucunda da hasta ölürse ihmali suç oluşmuş olur.
İcrai suçlarda failin bir hareketi sonucu suçun neticesi ortaya çıkar. Bu hareket gözlenebilen bir harekettir. Genellikle bu hareket yapma hareketidir. Örneğin öldürme suçunda fail bir hareket yapmaktadır ve bunun sonucunda da ölüm neticesi ortaya çıkar.
Bir suçun işlenmesi durumunda faile eğer kusur yüklenebiliyorsa bu kişiye yaptırım uygulanır. Türk Ceza Kanunu’nda kanun koyucu iki tür yaptırımdan söz etmiştir. Bunlardan biri ceza diğeri de güvenlik tedbiridir.
Ceza ancak yasalarla belirlenebilir. Ceza, faile kusuru oranında sınırlama getiren yaptırım türüdür. Ceza yaptırımı en ağır yaptırımdır.
Ceza yaptırımının uygulanabilmesi için bir suçun var olması gerekir. Suç ve ceza arasında nedensellik bağı olması gerekir.
Suç kişinin topluma karşı yaptığı bir eylemken ceza da bu suçu işlediğinden dolayı toplumun faile karşı yaptığı bir eylemdir.
Cezalar kişiseldir. Kim suçu işlemişse ceza yaptırımıyla o karşılaşır. Ayrıca ceza yaptırımı uygulanırken insanilik ilkesinin uygulanması gerekir.
Türk Ceza Kanunu’nda iki tür ceza bulunur. Bunlardan biri hapis diğeri de adli para cezasıdır.
Hapis cezaları üçe ayrılır;
Kanunda aksi belirtilmediği sürece bir aydan fazla ve yirmi yıldan az olan hapis cezaları süreli hapis cezalarıdır. Mahkeme tarafından verilen ceza bir yıl veya daha az ise bu tarz cezalara kısa süreli hapis cezası denir. Bu cezalar yerine faile daha farklı tedbirler veya cezalar uygulanabilir. Bu yaptırımlar TCK madde 50’de açıklanmıştır:
“Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
Bir suçun yaptırımı belirlenirken hapis cezası ile adli para cezası seçenek olarak belirtilmişse bu durumda mahkeme hapis cezasına hükmederse bu hapis cezası adli para cezasına dönüştürülemez.
TCK madde 50 fıkra 3’te bazı özelliklere sahip olan kişilerin de şartları taşıdığı sürece bu seçeneklerden yararlanabileceği belirtilmiştir:
“Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.”
Seçenek yaptırımların kesinleşmesinden sonra faile Cumhuriyet savcılığı tarafından tebligat yapılır. Bu tebligata rağmen 30 gün içinde seçenek tedbirin gerekleri yerine getirilmezse veya tedbirin gereklerinin yerine getirilmesine başlanıp devam edilmemişse infaz hakimliği kısa süreli hapis cezasının tamamının veya bir kısmının infazına karar verir.
Müebbet hapis cezası, TCK’nın 48. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre müebbet hapis cezası hükümlünün hayatı boyunca devam eden yaptırım türüdür. Buna rağmen eğer müebbet hapis cezasına mahkum edilen kişi 24 yılını infaz kurumlarında çekerse koşullu salıverilmeden yararlanabilir.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmiş olan kişi hayatı boyunca hapis cezasını çeker. Müebbet hapis cezası ile ağırlaştırılmış hapis cezasının farkı şudur: Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kanun veya Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmeliklerde belirtilen sıkı güvenlik rejimine uyularak çekilir.
Ağırlaştırılmış hapis cezasına mahkum olan bir kişi 30 yılını infaz kurumlarında bu cezayı çekerse koşullu salıverilmeden yararlanır.
Adli para cezası Türk Ceza Kanunu’nun 52. maddesinde açıklanmıştır. Şöyle ki;
“Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yedi yüz otuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.”
Hakim, adli para cezasına çarptırılan bir kişinin ekonomik ve kişisel durumu göz önünde bulundurularak bu kişiye cezasını ödemesi için bir yıldan fazla olmamak üzere süre verebilir. Bundan başka hakim adli para cezasının taksitle ödenmesine de karar verebilir. Buna karşılık taksit süresi 2 yılı geçemez ve taksit miktarı da dörtten az olamaz.
Hakim taksitle ödenme karar vermişse ayrıca bu kararda taksitlerden birinin ödenmemesi durumunda tüm cezanın tahsil edileceği eğer adli para cezası ödenmezse de hapis cezasına dönüştürüleceği belirtilir.
Güvenlik tedbirleri, TCK’nın 53-60. maddeleri arasında sayılmıştır. Buna göre güvenlik tedbirleri şunlardır;
Bu güvenlik tedbirleri Türk Ceza Kanunu’nda belirtilen güvenlik tedbirleridir. Ayrıca başka kanunlarda da güvenlik tedbirleri yer almaktadır.
2023 yılında ceza avukatının ücreti 2022-2023 Yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre belirlenir. Bu tarife asgari bir tarifedir. Bundan dolayı açılan soruşturmanın yoğunluğuna, taraf sayısına, suçun çeşidine göre farklılık gösterir.
Bu tarifeye göre;
2023 yılında açılan ceza davalarının masrafları ise Harçlar Kanunu’na göre belirlenir. Ceza mahkemelerinde dava sonuna kadar herhangi bir masraf alınmaz. Dava sonunda ceza alan sanıktan Amme Usulü Kanunu uyarınca dava masrafları tahsil edilir.
Ceza avukatı ücretleri birçok etkene göre değişiklik gösterir. Bu etkenler sunulan hizmetin niteliği, karmaşıklığı, zaman ve emek gibi etkenlerdir. Daha karmaşık ve emek gerektiren davalarda avukat ücreti daha fazla olmaktadır. Örneğin asliye ceza mahkemelerinde görülen davalar, ağır ceza mahkemelerinde görülen davalara göre daha az emek gerektiren davalar olduğu için asliye ceza davası avukat ücreti daha uygundur.
Görüldüğü üzere avukatlık ücreti belirlenirken en önemli faktör avukatın o davaya vereceği emek ve zamandır. Ceza avukatı, dava sırasında en etkili savunmayı yapmak için deliller toplar ve dava sürecini titizlikle takip eder. Eğer dava sonunda müvekkil aleyhine bir karar çıkmışsa bunu istinaf eder. Bu gibi durumlardan dolayı bir ceza davası ortalama 2-3 yıl sürmektedir. Bu kadar uzun bir dava sürecinde ceza avukatı her somut olayı ve delilleri özenle inceler. Bütün bu durumlar ceza avukatı ücretinin belirlenmesinde önemlidir.
Ceza davalarında en merak edilen konulardan biri de ceza avukatının ücretini kimin ödeyeceğidir. Bu soru davada yer alan tarafların durumuna göre değişiklik gösterir.
Sanık, ceza davasında kendi avukatını tutabilir. Böyle bir durumda avukat ücretini sanık öder. Eğer sanığın maddi durumu yetersizse devlet tarafından verilen adli yardım kapsamında ücretsiz avukatlık hizmetinden yararlanabilir.
Mağdur, ceza davasında avukatını kendi tutabilir. Bu durumda avukat ücretini mağdur öder.
Bazı durumlarda ise mahkeme kararında avukat ücreti ödeme kararı verebilir. Örneğin taraflardan birinin hukuki yardıma ihtiyacı varsa bu gibi durumlarda avukatlık ücretini devlet karşılar. Ayrıca bazı durumlarda davayı kaybeden taraf diğer tarafa avukatlık ücreti ödemek zorunda kalabilir.
Ceza avukatı, tarafların hak kayıplarının önüne geçilebilmesi amacıyla gerek soruşturma gerekse de kovuşturma aşamasında büyük önem taşımaktadır. Herhangi bir ceza yargılamasının tarafı olmanız halinde ceza avukatınızı nasıl seçmeniz gerektiğini bilmeniz gerekir. Çetintaş Hukuk Bürosu ile iletişime geçerek ceza hukuku alanında tecrübeli avukatlarımızdan hukuki destek alabilirsiniz.
Sitemizde yer alan bilgi ve tasarımlardan izin alınmaksızın ve kaynak göstermeksizin alıntı yapılamaz, link verilemez. Site içeriğindeki makalelerden alıntı yapılması durumunda yasal işlem başlatılacaktır. Site içeriğinde yer alan bilgilere istinaden büromuzdan hukuki yardım almadan hareket edilmesi halinde oluşabilecek herhangi bir zarardan büromuz sorumlu değildir. Ayrıca bu sitede yer alan bilgiler hiçbir şekilde sayfa ziyaretçileri ve büromuz arasında vekil-müvekkil ilişkisi kuracak şekilde yorumlanamaz.
İş bu internet sitesi Eskişehir Avukat Musa ÇETİNTAŞ adına kurulmuş olup Çetintaş Avukatlık Bürosu’nu da temsil etmektedir.